Günümüzde kapitalizmin sürdürücüleri olan uluslararası güçlerin, kendi çıkarları doğrultusunda Orta Doğu ve diğer bölgelerde sürdürdüğü savaşlar hız kesmeden devam ederken, bu savaşlardan en çok etkilenenler yine kadınlar ve çocuklardır. Savaş ve çatışma ortamlarının yarattığı hak ihlallerini dünyaya duyurmaya çalışan gazeteciler, geçmişte olduğu gibi günümüzde de iktidarların baskılarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu zorlu koşullar altında, özellikle kadın gazeteciler hem mesleki sorumluluklarını yerine getirme gayretindeyken hem de cinsiyetlerinden dolayı ek bir baskıya maruz kalıyor.
Savaş bölgelerinde görev yapan kadın gazeteciler, sadece çatışmaların ortasında kalmamakta, aynı zamanda cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal baskılarla da mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Özgür basının, barışın sağlanmasındaki kritik rolünü unutmamak gerekir. Gazeteciler, gerçekleri ortaya koyarak ve savaşın yıkıcılığını gözler önüne sererek, toplumların barış talebini güçlü bir şekilde ifade etmelerine yardımcı olmaktadır. Ancak, bu önemli görevlerini yerine getirirken kadın gazeteciler, hem fiziksel hem de psikolojik şiddet tehdidi altında çalışmalarını sürdürüyor.
1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla, savaş bölgelerinde barış gazeteciliği yapan tüm meslektaşlarımızla, özellikle de bu zorlu koşullarda çalışan kadın gazetecilerle dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz. Özgür basının susturulmaya çalışıldığı bu dönemlerde, barışın ve insan haklarının korunmasının önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Basının özgürlüğü, sadece gazetecilerin değil, tüm toplumun özgürlüğüdür.